Geçtiğimiz akşam harika bir film izledim. Aslında daha önce yarısını izlemiştim. Bu sefer başından itibaren seyrettim. "Öldürme Zamanı". İngilizce adı "A Time to Kill". Ünlü rejisör Joel Schumacher'in filmi. Konusu John Grisham'ın bir kitabından alınmış. İsmine bakıp ta bir cinayet ve gerilim filmi olduğunu zannetmeyin. Amerika'nın güneyinde hala süren ırkçılığı konu alan ve işleyen bir film. Aktörleri birinci sınıf, Reji ve görüntüler harika. Diyaloglar nefis. Hiç sıkılmadan izliyorsunuz filmi. En sonunda da durup düşünüyorsunuz. Eğer sanığın yerinde olsaydınız ne yapardınız diye.
Konusunu kısaca anlatayım. On yaşındaki kız çocuğuna tecavüz edip, işkence yapan ve vahşice öldürmeye teşebbüs eden iki beyazı mahkeme kapsında öldüren zenci babayı, duruşmasını, dava sırasında geçen olayları anlatıyor. Zenci sanığın beyaz avukatını geçen yıl Oscar alan Matthew McConaughey canlandırıyor. Diğer rollerde de ünlü aktörler ve aktrisler var.
Filmdeki diyaloglardan bahsetmiştim. Gerçekten de evrensel nitelikte cümleler mevcut. Avukatın son konuşmasında jürinin gözlerini kapatarak yaptığı konuşma gerçekten de olağanüstü. Burada jüriye söylüyor. "Başkasının gözüyle bakın. İşkence gören kızın bir beyaz olduğunu düşünün". Aslında bu konuşmanın ilhamını bir gece önce sanık ile yaptığı konuşmadan alıyor. Burada sanık, avukata ne kadar da zenci dostu olarak davransa bile, onun karşı tarafta olduğunu söylüyor. Hiç bir zaman aynı olmadıklarını, zencileri hiç tanımadığını yüzüne vuruyor. Jürinin de aynı bakışla karar vereceğini, bu nedenle avukat olarak onu seçtiğini söylüyor. Sanık zenci babanın bu davranışında derin bir anlam var. Aslında bir şekilde avukatı tahrik ediyor ve onun bakış açısını değiştiriyor. Sanığın bu tavrı ve söylemleri avukatın gözünü açıyor.
Filmin sonunu söylemeyeceğim. İzleyip öğrenmeniz gerekli. Ama gerçekten de tüm ülkelerde az veya çok olan evrensel bir konuya parmak basıyor film. Kimlik ayrımcılığı. Bu durum bizim ülkemizde de önemli ölçüde söz konusu. İnsanları değerlendirirken, kendi bakış açımızı kullanmıyor muyuz çoğu zaman. Halbuki sorunlara karşımızdakinin gözüyle bakabilsek, her şey çok daha kolay olacak. Bu takdirde birbirimizi ötekileştirmeyeceğiz. Komşularımızı aşağılamayacağız. Onların topraklarına ve zenginliklerine göz dikmeyeceğiz.
İnsan yaşamında önem taşıyan kimlikler, dilden, ulusal kimlikten, sınıf ve dinden kaynaklanır. Bazı ülkelerde de derinin rengi kimliğini belirler. Farklı kimliklerin hoşgörü içinde bir arada yaşamasının önemi büyüktür. Yasaların eşit bir şekilde uygulanması kimlikler arasındaki farklılıkları kaldırır. Onlardaki aidiyet duygusunu güçlendirir. Ancak devletin despot niteliği, faşizan baskısı, toplumdaki kimlikler arasındaki fay hattını derinleştirir. Huzursuzluklara yol açar. Bu tür toplumlar büyük acılar yaşarlar. Geçmişte ve günümüzde bu durumun örnekleri çok fazladır.
Bir ülkeye gerçek barış, ötekinin gözüyle bakmakla gelir. Kendi ülkemiz için de fazlasıyla doğru bir kuraldır bu. Lütfen gözlerinizi kapayın ve ötekileştirdiğimiz tüm insanlar gibi düşünün. Ne kadar kolay olacak karşımızdakini anlamak. Hadi bir deneyin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder