Bizim evin yanında büyük
bir park var, orası özgür dolaşan sokak köpekleriyle dolu. Dün, bütün gün
onlarla beraberdim, biraz sohbet ettim köpeklerle. Hayat hikâyelerini sordum,
önemli bir kısmı sahipleri tarafından terk edilmiş köpeklerdi. Hepsini şöyle bir
süzdüm, “Neden?” diye sordum. İçlerinden en ufaklarından birisi, çelimsiz ama
çok sevimli olanı cevap verdi, “Bakamadıklarını söylediler, halbuki durumları
çok iyiydi,” dedi. “Haylaz bir çocukları vardı, onu yola getirmek ve oyalamak
için almışlardı beni, ama çocuk hevesini alınca, kıçıma tekmeyi vurup sokağa
attılar.”
Güzel gözlü sevimli
köpeğin başını hafifçe okşadım, “Peki şimdi hayatından memnun musun?” diye
sordum.
Şöyle bir düşündü,
çevresinde bizi dikkatle dinleyen arkadaşlarına baktı, “Önceleri çok sıkıntı
çektim,” dedi. Ardından köpekleri başıyla işaret ederek, “Arkadaşlarım
sayesinde bu hayata intibak ettim, aramızda müthiş bir dayanışma var, her
sorunu birlikte çözüyoruz.”
“Peki, eski sahiplerin
gelip seni tekrar götürseler, ne yapardın?” diye sordum.
Bana korku dolu gözlerle
şöyle bir baktı, bir adım geriye gitti, “Hayır, asla!” dedi. “Beni o apartman
dairesine kimse sokamaz. Tam bir hapishane hayatıydı orası, burada özgürce
dolaşıyorum, istediğim gibi koşuyor, oynuyorum. O evin çocuklarının işkencelerinden
bıkmıştım. Karı koca kavga ederler, hınçlarını benden alırlardı. Ne dışarı
çıkarırlar, ne de yemek verirlerdi. Hele aralarında konuşup beni kısırlaştırmak
için veterinere götüreceklerini duyunca, çok korktum. Ben dişi köpekleri çok
severim, burada da bir sevgilim var, birlikte çok mutluyuz,” dedi. Sonra
kendisinden en az bir karış daha büyük, iri yarı bir dişi köpeğe seslendi,
“Değil mi sevgilim, sen de beni seviyorsun?”. Diğer köpek eğildi, bizim köpeğin
dudaklarına bir öpücük kondurdu, “Evet aşkım, hem de çok fazla,” diye cevap
verdi.
Hemen aralarından bir
süs köpeği atıldı, “Hele benim ne çektiğimi bir bilseniz, şaşarsınız. Sürekli
genetiğimle oynayarak, beni köpeklikten çıkardılar, devamlı kendilerine
benzetmeye çalıştılar. Yarışmaları dolaşmaktan bıkmıştım,” dedi.
Bu seferde hafif
topallayan, üzeri kesi ve dikiş izleriyle dolu bir köpek yanaştı, “Ben,” dedi,
“bir deney köpeğiydim, bana çok işkence yaptılar, hem de insanların en
akıllıları, bilim insanları, doktorlar, ilaç firmaları. Olacak iş mi bu, zor
kaçtım onlardan. Hala işkence ile ölen arkadaşlarımın çığlıkları kulaklarımdan
gitmiyor.”
O anda ortamıza ters
parende atarak bir köpek sıçradı, “Sizinkiler bir şey mi, bir de beni dinleyin
bakalım. Ben sirklerdeki akrobat köpeklerdendim. Eğer bir hareketi yapamazsam,
hem dayak yer, hem de aç bırakılırdım. Çok zor günlerdi sirkteki hayatım. Ama
en çok o koca fillere acırdım, bakıcıları onları sürekli sivri demirlerle
dürter, canlarını acıtırlardı. Onların gözlerindeki yaşları gördükçe, hepimizin
içi sızlardı.”
Tam o sırada parktan
gelen bir sesle hepimiz o tarafa döndük. Üzerinde pahalı bir kot pantolon, ipek
bluz olan orta yaşlı, bakımlı, güzel bir hanımefendi küçük köpeğinin önüne mama
tabağını koymuş, başını okşayarak yediriyordu. Yanlarına on üç, on dört
yaşlarında sıska mı sıska, zayıf mı zayıf bir Suriyeli çocuk yanaştı. Çocuk
kesik kesik öksürüyordu, bozuk Türkçesiyle, “Abla, bana biraz para ver, çok
açım, ekmek alacağım,” dedi.
Kadın, Suriyeli çocuğu
görünce suratı asıldı, tiksinti dolu bir bakış atarak, “Utanmıyor musun
dilenmeye, bak kocaman adam olmuşsun, git çalışsana,” diye azarladı çocuğu.
“Abla, vallahi
çalışıyordum,” diye cevap verdi öksürükler arasında konuşarak. Kadının giydiği
markalı kot pantolonu işaret etti, “Atölyede senin şu pantolonun taşlamasını
yapıyordum, onun dumanlarından ciğerlerim hasta olunca işten attılar beni, çok
açım,” dedi. Köpeğin mamasını göstererek, “Hiç olmazsa şundan biraz ver,” diye
ekledi ve bir kaç adım yürüdü. Kadın hemen sert bir sesle uyardı,
"Dur gelme! O pis suratınla çocuğumu ürküteceksin, yemeden, içmeden
kesilecek!"
Parktaki dostlarımla
birlikte sessiz bir şekilde bu konuşmayı izliyorduk. Kadının evcil köpeği
başını mamadan kaldırdı, bir Suriyeli çocuğa, bir bize baktı. Sonra kafasını
eğdi, burnuyla mama kabını çocuğa doğru itmeye başladı.
Köpek dostlarımla
birbirimize bakıştık, hepimiz için ibret veren bir olaya şahit olmuştuk. Bu
güzel sohbet için hepsine teşekkür ederek evimin yolunu tuttum. Apartmanın
önünde giriş katında oturan yaşlı teyzeye rastladım. Elinde iki büyük poşet ve
yanında köpeği vardı. Selam verdikten sonra gülümseyerek, "Nasılsınız
teyzeciğim?" dedim. Köpeği göstererek, "Bakıyorum sadık dostunuzla
birlikte yürüyüşe çıkmışsınız".
Kadın suratını astı,
"Genç adam seni tenzih ederim," dedi.
Birden şaşırdım,
"Sizi üzdüysem özür dilerim," dedim.
Yaşlı kadın bu sözüm
üzerine tatlı bir şekilde gülümseyerek, "Bak, bir daha sadık kelimesini
kullanma, dostlar zaten birbirine sadık olur," dedi. Köpeğin başını
okşayarak, "O benim dostum, hem de en iyi dostum," diye ekledi.
"Sana anlatayım, bu köpek çok küçüktü, sokakta buldum onu. Annelerine
otomobil çarpmış, iki kardeşiyle beraber ölmüş annelerinin memelerini
çekiştirip duruyorlardı. Oradan aldım, evime getirdim, besledim, büyüttüm.
Yakın iki dost olduk, ama o da benim hayatımı kurtardı."
"Nasıl?" diye
sordum.
"Yazlıkta düşüp,
kalçamı kırmıştım, yerimden kalkamıyordum, çevrede de yardıma gelecek kimse
yoktu. Daha önce böyle bir durumla karşılaşırsak diye kızım telefonun tuşlarına
basmayı öğretmişti. Dostum öğretildiği gibi yaparak tuşlara bastı, havlayarak
kızıma haber verdi, o da 112'yi aradı, beni alıp hastaneye kaldırdılar."
İçimden “işte dost
dediğin böyle olur,” deyip eğildim, köpeğin çene altını okşadım, başımı
kaldırarak, "Diğer kardeşleri ne oldu peki?" diye sordum.
"Birisi kör bir
adama yardım ediyor, onlarda çok iyi dost. Diğeri de arama kurtarma köpeği
olarak iş buldu, çalışıyor, birçok hayat kurtarıyor."
Elindeki poşetleri
göstererek, "Yardıma ihtiyacınız var mı?" diye sordum.
"Sağ ol evladım,
fazla ağır değil, dostumla beraber komşularımızdan topladığımız yiyecekleri
parktaki dostlarımıza götüreceğiz. Onlarla oynamayı seviyor benim
küçüğüm," dedi.
Karmaşık duygularla eve
çıktım, müzik setini açarak Camille Saint-Saens’ın Hayvanlar
Karnavalını dinlemek için sete koydum. Hadi gelin güzel ve eğlenceli
olan bu eseri hep beraber dinleyelim. Lütfen tıklayınız....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder