12 Ağustos 2014 Salı

Kimlik Kalleş Bir Sözcük müdür?

Daha önce farklı kimliklere saygı göstermek gerektiğini yazmıştım. Yazı çok ilgi gördü ve bir çok kişiden olumlu tepkiler aldım. Bu nedenle kimlik konusunu örnekler vererek işlemeye devam etme gereksinimi duydum. Bunun en önemli nedenlerinden birisi, Ortadoğu bölgesinde yaşanan dramdır. Son 3 yılda gelişen siyasal ve toplumsal olaylar, yaşanan insanlık dışı uygulamalar hepimizi etkilemektedir.

Yazının başlığı önceki yazıyı okuduysanız eğer, garip gelecektir size. Ünlü yazar Amin Maalouf'dan aldım bu düşünceyi. Maalouf yazarlık hayatının ona sözcüklerden çekinmeyi öğrettiğini yazıyor. Gerçekten de öyle. Bazı kelimeler vardır, anlamları itibariyle her yere çekilebilirler. İşte kimlik'de öyle bir kelime. Herkes bu kelimenin manasını bildiğini sanır, ama öyle sinsi bir kelimedir ki, çok farklı kılıklara bürünerek karşınıza çıkar.

Hadi şimdi bu kelimenin içeriği ile ilgili kısa bir fikir jimnastiği yapalım, Maalouf'un yaptığı gibi. Aslında kimlik cüzdanını hepimiz biliriz. Üzerinde bizi tarif eden sözcüklerin ve rakamların, mühürlerin olduğu küçük bir belge. Hep cebimizde taşırız kendimizi kanıtlamak için. Ama gerçek bu mudur? Kimlik bir insanı başka bir kimseye benzemez yapan şeydir denilebilir mi? Aslında doğrusu bu. Peki nasıl oluşur bu farklılık, birçok faktör rol oynar kimliğin oluşmasında. Şimdi bu konuyu biraz daha açalım.

İnsanların doğuştan gelen bazı özellikleri vardır başkalarından farklı kılan. Bu farklılıklar belirgin ise, biz bunu düzeltemeyiz. Ama asıl kimliğimizi oluşturan farklılıklar, içinde yaşadığımız toplumun değer yargılarının oluşturmasından gelir. Bu anlamda ait olduğunuz toplumla bütünleşebilmek için, kimliğinizin size yapışan olumsuzluklarını gidermeye veya gizlemeye çalışırsınız. Her toplumun yüzyıllar boyunca oluşturduğu ön yargılar vardır. Bu ön yargılar sizin kimliğiniz ile çatışabilir ve ister istemez dışlanabilir, istediğiniz konuma gelmeniz zorlaşabilir. İşte ABD toplumunda bir zamanlar zenci olmak veya siyahi kan taşımak, hedefinize ulaşmak için engel oluşturabilir. Aşmak için ne yapmanız lazım, işte Philip Roth'un İnsan lekesi kitabında anlattığı gibi, farklı bir kimliğe bürünerek o toplumda var olmaya çalışabilirsiniz. Ama asıl kimliğiniz size kalleşlik yapar ve bir bakarsınız hiç ummadığınız bir zamanda karşınıza çıkar.

Şimdi Irak'ta ve Suriye'de olan drama bakalım. Bu insanlar yüzyıllarca bir arada yaşamışlar. Ama şu anda öyle bir vahşetle birbirlerinin üzerine atılıyorlar ki, insan anlayamıyor. En önemli nedeni farklı aidiyetten olmaları. İçlerinden çıkan bir kısım liderler, öfkeli, hesapçı bir zihniyetle bu kimlik farklılıklarını kullanarak toplumları peşlerinden sürüklüyorlar ve büyük katliamlara imza atıyorlar.  Peki ne olacak zamanla. Bugün kurban olanlar yarin hakim hale geçerlerse cellat olmayacaklar mı? Yani bu vahşet fasit bir daire gibi dönüp duracak mı?

Yıllar önce bir Fransız kadın direnişçisi ve aynı zamanda tiyatrocu olan Charlotte Delbo'nun Auschwitz'in Külleri isimli kitabını okumuştum. Yahudi asıllı olmayan bu kadın, Nazi'lere muhalif olduğu için 1943'de Auschwitz isimli tarihin en büyük ölüm kampına gönderilmişti. Bu kampta gördükleri ve tanık olduğu olayları bir yazar duyarlılığıyla anlatıyordu. Çok etkilenmiştim o kitaptan. Kamptaki kadınlar arasında birçok sanatçı ve aydın insan da vardı. Bu insanlar ölüm kampının bahçesinde dolaşırken, ilerideki lojmanda kamp subaylarından birisinin oğlunun piyano dersi almasını izliyorlar ve pencereden yayılan Beethoven ezgilerini dinliyorlardı. Üstelik bir süre sonra ölüme gönderileceklerini bilerek ve küllerinin bir bacadan o evin üzerine düşeceğini hissederek. Ne kadar acı değil mi? İşte bu insanlar şu anda Avrupa Topluluğunda barış içinde bir arada yaşıyorlar, belki de geçmişte işkencecileri ve cellatları olan kişilerin akrabaları ile birlikte.

Basit bir kelime "kimlik". Yüzyıllardan beri bu kelime nedeniyle büyük çatışmalar yaşanmış ve kan dökülmüş. Bazen çok farklı anlamlara bürünür. Kimliğinizi ifade ederken büyük gurur ve mutluluk duyarsınız. Bazen de zehirli bir madde gibi üzerinize yapışır kalır. Gözünüz dönmüş bir şekilde katliamlar yaparsınız bu kelime için. Tersi de olabilir, büyük acılar yaşatır kimliğiniz size. O zaman kimlik için, kalleş bir sözcüktür diyebilir miyiz? Aslında sayfalar dolusu yazı kaleme alsak, tartışsak, yine de işin içinden çıkamayız.

İşte yaşam bu. Gün gelecek, Ortadoğu halkları da barış içinde bir arada yaşayacaklar tıpkı Avrupa'daki halklar gibi. Peki nasıl olacak bu? İlerideki bir yazımda bu konuda bazı görüşlerimi sizler ile paylaşacağım. Yazıya son verirken Büyük Bach'ın ünlü flüt, obua, harp ve keman için konçertosundan bir bölüm dinleyelim. Lütfen tıklayınız...

Kaynaklar:

  1. Ölümcül Kimlikler. Yazar: Amin Maalouf. Çeviren: Aysel Bora. YKY yayınları. 35.Baskı.2012
  2. Auschwitz'in Küllerinde. Yazar: Charlotte Delbo. Çeviren: Sedef Ecer. Alkım Yayınları.2004

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder