Geçtiğimiz günlerde İzmir'de yaşayan bir hastam geldi. Hali vakti yerinde, sanat ve kültürle iç içe yaşayan, üniversite mezunu bir kişiydi. Hastalığı ile ilgili muayene ve önerilerimi tamamladıktan sonra sohbete geçtik. İzmir'in nasıl olduğunu sordum kendisine. Çok memnun olduğunu ifade etti ama hemen ekledi. Son zamanlarda şehrin tadının biraz bozulduğunu söyledi. Neden diye sordum. Suriyeli göçmenlerin şehri doldurduğunu, bu durumun ahengi bozduğunu söyledi. Kendisine nasıl oldu da ahengin bozulduğunu, herhangi bir olaya şahit olup olmadığını sordum. Hayır dedi, ben şahit olmadım ama herkes öyle söylüyor diye ekledi. Tamamen kulaktan dolma bilgiler ile yorum yapmıştı.
Şimdi ne diyebilirsiniz bu insana. Tamamen ön yargı ile doluydu. Onun gibi kültürlü ve dünyaya açık bir insandan beklenmeyen sığ ve yoz düşüncelerdi bunlar. Çok üzüldüm bu duruma. Göçmen olmak, sığınmacı olmak kolay bir şey değildir. Kendinizi koyun onların yerine. Yani empati yapın. Kolay değildir bu durum. Şimdi bu konuyu biraz daha açalım.
İnsan sığınmacı olmadan önce göçmen olur. Eğer bir ülkeye gelmişseniz, mutlaka bir ülkeyi, vatanınızı, doğduğunuz yeri terk etmişsinizdir. Şimdi Suriyeli göçmenlerin niye ülkelerini terk ettiklerini düşünün. Baskı, can güvenliği korkusu, ailenizi koruma içgüdüsü. Önemli bir kısmı bu nedenlerle ülkelerini terk etmişler ve sonu belirsiz bir kargaşanın içine girmişlerdir. Terk ettiği yerde içinde büyüdüğü ev, birçok hoş anı, akrabaları, arkadaşları vardır. Ortak noktalarınız olan insanları terk etmişsiniz ve yabancı bir diyara göçmüşsünüz. Üstelik onları terk ettiğiniz için bir suçluluk duygusu tüm benliğinizi kaplamış. Ne kadar zor bir durum değil mi?
Peki bunun yanında bir sığınmacının onu kabul eden ülkeye karşı duygularının ne olabileceğini hiç düşündünüz mü? Sığınmacının bu anlamda duyguları çok karmaşıktır. Sığındığınız ülkede kendiniz ve yakınlarınız için daha iyi bir hayat kurmayı umut etmişsinizdir. Ama burada ilk hakim olan duygu korkudur. Bilinmeyene, reddedilmeye karşı korku. Hor görülebilirsiniz, küçümsenebilirsiniz, alay edilebilirsiniz. Bunun yanında değişik şekillerde merhamet göstermeye kalkışan insanların, kendilerini üstün göstermeye çalışmalarının aşağılatıcı duygusunu tadabilirsiniz.
2 ay kadar önce Mardin'li bir arkadaşım Suriye'den Türkiye'ye sığınmak zorunda kalan akrabalarını getirdi. Bu kişiler karı-koca doktordular. Üstelik uzman ve süper ihtisas yapmış hekimlerdi. Ülkelerinde uzun bir süre çalışmışlar ama terörist unsurlar şehirlerini işgal edince Türkiye'ye kaçmak zorunda kalmışlardı. Ankara'da ev tutmuşlar, çocukları ile yaşamaya çalışıyorlardı. Bana Türkiye'de çalışma olanağı olup olmadığını sordular. Bilgim dahilinde yardımcı olmaya çalıştım. Ama birçok zorluk vardı. Bu zorlukları aşmaları zaman alacaktı. Belki de hiç aşamayacaklar ve mesleklerinden uzaklaşmak zorunda kalacaklardı. Bir hekim olarak çok üzüldüm onların durumuna. Suriye, iç savaş ve terör yüzünden birçok aydınını da kaybetmişti. Bu aile de onlardan birisiydi.
Sığınmacılar bizim misafirlerimizdir. Onları anlayışla karşılamak ve olanak ölçüsünde gururlarını kırmadan yardımcı olmamız gerekmektedir. Her toplumda olduğu gibi onlardan da soysuzlar çıkabilir. Bu tür kişilere bakarak tümünü yargılamak ve reddetmek bizim kültürümüze yakışmaz.
Önümüz kurban bayramı. Kışa giriyoruz. Sığınmacıları zor koşullar bekliyor. Bu bayramda hayır yapmak isteyenlerin sığınmacıları öncelikle düşünmelerinde yarar var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder