18.yüzyıl soylu ve üst sınıfları kendilerini halktan farklı görürlerdi. Yaptıkları müzikte o anlamda biraz saray müziğiydi. Buna karşın o yıllarda sarayları ve soyluların malikanelerini çevreleyen kalın duvarların ardında halkın "basit eğlenme" biçiminin tutkunları da bayağı çoktu. Bir süre sonra özellikle Almanya'da saraylarda yapılan kostümlü balolara "vur patlasın, çal oynasın" adı verilmeye başlandı. Bu balolarda üst sınıf, halkı taklit ederek tam anlamıyla kurtlarını dökerlerdi. Özellikle köylülerin kaba görünümlü erotik dansları, 18.yüzyıldan itibaren Avrupa'nın her yanında soyluların büyük tutkusu haline geldi ve sarayın yapmacıklı davranış biçimlerini sarsmaya başladı. Bir süre sonrada bu davranışlar pek nazlanmadan doğruca amaca yöneldi. Gösteriş, görkem ve ölçülülüğün yanına dans koreografları yeni hareketler eklemeye başlayarak çiftlerin birbirlerine dokunmalarını sağladılar. 18.yüzyılın ortalarından itibaren çiftlerin dans esnasında birbirlerine bir öpücük verdiği ve bu anın müziğin sağladığı olanaklardan yararlanılarak mümkün olduğunca uzatıldığı öpücük dansı moda oldu. Dönüş sırasındaki sürtüşmeler, kadının dar giysiler içine sıkıştırdığı memelerinin sıcak basması nedeniyle kabarıp şişmesi, dans edenlerde önemli şehevi duygular uyandırıyordu. Dans edilirken oluşan erotik gerilim, çiftlerin daha büyük değişim geçirmelerine neden oldu ve bu dönemde birçok yerde "aşk bahçeleri" açıldı. Bu bahçelere yerleştirilen gözlerden uzak küçük çalılıklar, aşıklar için çok elverişli olanaklar yaratıyordu. Eğer Avrupa'da o zamandan kalan sarayları ve bahçelerini gezdiğiniz zaman küçük çalılar görürseniz, arkasında ne büyük aşkların ve erotizmin yaşandığını düşünmekten alıkoymayın kendinizi.
Aslında 18.yüzyıl büyük müzikçilerin yetişmesine olanak sağlayan bir dönem olmasına karşın, müziğin bayağılaştığı bir dönem olarak da anılmaktadır. Bu eğilim özellikle operada kendini göstermiştir. İtalya'da bu bayağılaşma çok yaygındı ve güzel müzikten ziyade, halkı salona çekecek görselliğe daha çok önem veriliyordu. Tabi sahnede rol alan çekici kadınlar ve erkekler, birlikte yaptıkları danslar halkın ilgisini daha da çok çekiyordu. O zamanın birçok değerli müzikçisi sırf geçimlerini sağlamak için bu tür operalar bestelemek zorunda kalmışlardı. Bu operaların önemli bir kısmı saman alevi gibi sönmüştür. 19.yüzyıldaki vals besteleme eğilimi de bu şekilde değerlendirilmektedir. Bu konuya ilerideki bir yazıda değinmeyi düşünmekteyim.
Gerçekten de 18. ve 19.yüzyıllardaki danslarda gözlediğimiz erotizmi 20.yüzyılda pek görmemekteyiz. Modern insanın erotizmi çok daha farklı bir şekilde kendisini göstermektedir. Düşünsenize şimdi, düğünlerde dans ederken çiftlerin birbirleri ile uzun uzun öpüşmelerini. Tabi şimdi daha farklı şekillerde görmekteyiz öpüşmeyi.
Ülkemizde müzik eşliğinde yapılan dans ve halaylarında insanları yakınlaştırma özellikleri vardır. Anadolu'daki düğünlerde çekilen halaylar, çiftlerin birbirlerine yakınlaşması için uygun ortam sağlamaktadır. Birçok yerde kadınla erkeğin birbirine en yakın olduğu alan, düğünlerdeki halaylardır. Özellikle doğu ve güneydoğuda eğer iki genç birbirine ilgi duyuyorsa, yan yana gelebilecekleri en önemli eylem düğün halaylarıdır. Uzun süre devam eden müziğin eşliğinde, hiç bıkmadan saatlerce aynı tema ile dans ederler gençler birbirlerine dokunarak. Nedense modern düğünlerde de bu moda çok yaygınlaşmıştır. Normal bir dans müziği çalsa bile, hemen kasap havasına dönüştürülmekte, eller kenetlenerek uzun sıralar oluşturulmaktadır. Birde ortaya davul zurna çıkmakta, güya düğünü halka indirmektedir. Demek ki yüzyıllar geçse bile insan davranışları nitelik değiştirmesine karşın, benzer tepkiler gözlenebilmektedir. Ama bizim danslarımız ve halaylarımız, 18.yüzyıl danslarına göre daha edepli niteliktedir.
Bugün dans tarihinde ufak bir gezinti yaptık. Zamanında ünlü bir siyasetçimiz bir laf söylemişti "Ben hiç dans bilmem ama dansın insanları birbirine yakınlaştıran önemli bir araç olduğuna inanıyorum". Ne kadar garip değil mi? Acaba gerçekten dans bilmiyor muydu, yoksa çok mahcup bir insan mıydı? Kim bilir, belki dans etse halkın kendini daha az seveceğini düşünüyordu. Neyse, özellikle sevdiğin ile dans etmek, doğru bir eylemdir. İster öpücüklü, ister öpücüksüz olsun, insanı rahatlatır.
Kaynak:
Peter Wicke. Mozart'tan Madonna'ya popüler müziğin bir kültür tarihi. Yapı Kredi Yayınları, 2004