12 Şubat 2014 Çarşamba

Ölmek İstemeyen Büyük İnsan

Kimdir ölmek istemeyen büyük insan? Ölümsüzlüğü arayan kişi kimdir? Yakın dostu Enkidu ile birlikte yollara düşerek birçok macera yaşayan Gılgamıştan bahsediyorum tabi. Hani okullarımızda üstünkörü geçilen, insanlık tarihindeki büyük önemi hiçbir zaman tam olarak anlatılmayan Gılgamış Destanı. Halbuki alınacak çok ders var bu destandan. Gönül isterdi ki özellikle lisedeki gençlerimize abuk subuk birçok konu okutacaklarına, Gılgamış Destanını adamakıllı okutup, üzerinde tartışmalar yapılsa ne güzel olurdu. Hadi gelin biraz Gılgamışdan ve insanlığa hediyelerinden bahsedelim.

Bildiğiniz gibi batı edebiyatının temelini oluşturan İlyada ve Odesa destanı en az 2750 yıldan beri bilinmektedir. Ama Gılgamış Destanının, 19.yüzyılda yapılan arkeolojik keşifler sırasında elde edilen tabletlerin çözümlenmesi sonucunda varlığından haberdar olunmuştur. Mezopotamya'da bulunan değişik dönemlere ait tabletlerde rastlanan Gılgamış destanına ilişkin buluntular bir araya getirilerek tamamı çözümlenmeye çalışılmıştır. Tüm çabalara karşın destanın ancak yaklaşık 2/3'ne ulaşıldığı düşünülmektedir. Ulaşılan bölümler incelendiği zaman insanlık kültür tarihini derinden etkileyen büyük bir eser ile karşı karşıya kalındığı saptanmıştır.

Peki destanın tarihi ne zamandan başlamaktadır? Günümüzden yaklaşık 4700 yıl önce izlerine rastlanmaktadır Gılgamışın. Bilinen en eski edebi metindir. Eski Mezopotamyanın en eski ve gelişmiş devletini kurana Sümerlerin efsanesidir Gılgamış. Yazıcısı tam bilinmiyor ama Sümerlerden sonra gelen tüm halklar ve devletler benimsemişler ve yaşatmışlar bu destanı. Tabletlere kopya ederek daha sonraki kuşaklara aktarmışlardır. İşte günümüzde yayınlanan destanın tamamı, bu tabletlerden elde edilen parçaların bir araya getirilmesi ile oluşturulmuştur.

Mezopotamya uygarlıkları üzerine tüm ömrünü vermiş büyük bilim adamı Jean Bottero'nun Gılgamış Destanı başlıklı kitabını Orhan Suda güzel bir Türkçe ile çevirmiştir. Bu kitabın giriş bölümünde Bottero'nun destan ile ilgili bir düşüncesini aktarmak istiyorum. Aynen şöyle yazıyor Bottero; "Ölmek istemeyen bir büyük insanın olağanüstü serüvenlerinde, önce kendi kişisel hayatımız açısından, hepimizi bekleyen ölümcül kadere razı olmayı göze almamızı değilse bile, en azından onunla uzlaşmamızı sağlayan bir uyaran keşfediyoruz; Bize örnek oluyor o, çünkü bu arada, kendi içinde yeterince umut veren bir varoluş bırakıyor bize."

Yine büyük düşünce adamımız Orhan Hançerlioğlu ise Gılgamışı "Tanrılara Kafa Tutan Kral" olarak değerlendiriyor. Destanın, temel düşünce olarak doğanın sırlarını bilmek isteyen insanın araştırıcı çabasını işlediğini ve tanrılara kafa tutacak ölçüdeki gücünü belirttiğini söylüyor Hançerlioğlu. İnsan, karşısına çıkacak doğa engellerini yenip aşarak kendi yolunu yaratacaktır. İnsanın kendi yolunu açmasına tanrılar bile engel olamayacaktır. Tufan bile gönderseler insan soyunu yok edemeyeceklerdir. Tanrılar ve doğa, insana her gün biraz daha yenilecek ve sırlarını her gün biraz daha kaptıracaktır. Tanrılar, insana yardım etmemekte, tersine, güçlükler çıkartmaktadır. İnsan bu güçlükleri kendi alınteriyle, bilinçli çabasıyla yenmektedir. Destanın bir başka özelliği de, insanın inançla değil, bilgiyle davranması gerektiğini belirtmesidir.

Hançerlioğlu'nun değerlendirmesi bu şekilde. Ama gerçekten de insanlık MÖ 3-4. yüzyıldan ta Rönesansa kadar büyük bir karanlık içinde kalmıştır. Çok az büyük buluş gerçekleşmiş, insanın yaşam standardı aynı kalmıştır. Bu tarihler arasında hep ne vardır? Savaşlar ve yıkımlar. İnsan, "neden" ve "niçin" sorusunu sorup, skolastik düşünceden uzaklaştığı zaman büyük atılımlar gerçekleştirmiş, yaşam standardı yükselmiş, günümüzdeki medeniyet seviyesine ulaşmıştır. Halbuki Gılgamış bize binlerce yıl öncesinden doğru yolu göstermişti. Çünkü Gılgamış, Babil'lerin deyimi ile "her şeyi görüp bilen" kişiydi. Bilmek ve anlamak onun en önemli insani niteliğiydi.

Gılgamış, İlyada ve Odesayı da etkilemişti. Bu destanın keşfedilmesiyle tarihte Herkül ve Tufan öyküsü gibi birçok mitin kaynağına da ulaşılmış bulunuyordu.

Gılgamış'tan dostluk üzerine bir bölümü aşağıda yazıyorum;
        ....
Önden giden
   Kurtarır arkadaşını!
Ve yolları bilen 
   Korur arkadaşını!
        ...
Daha bunun gibi birçok güzel düşünce ve mısra var destanda. Sıkılmadan, zaman zaman düşünerek okuyorsunuz destanı. Eğer meraklıysanız insanlık tarihine, mutlaka okumanızı tavsiye edeceğim Gılgamış Destanını. Çok güzel bir tercüme ve sunumla yazılmış bir kitap bu. Yine Bottero'dan bir cümle ile bitireceğim yazımı; "...Bu ölümsüz şaheserin, bu muhteşem ve zengin harabenin okunması, en uzak atalarımızın uzaktan uzağa fark edilen arkaik ahalisinin ruhunu duyumsatır bize".

Kaynaklar:

  1. Gılgamış Destanı. Jean Bottero. Çeviren Orhan Suda. YKY yayınları. 5. Baskı, 2013
  2. Düşünce Tarihi. Orhan Hançerlioğlu. Remzi Kitabevi. 19. Basım 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder