Gotik edebiyatın büyük ustası Edgar Allan Poe'nın "The Raven" (Kuzgun) isimli şiirinden esinlenerek yazdım yukarıdaki paragrafı. Son cümleler direkt şiirden alınma. 19.Yüzyılda yaşayan Amerikan edebiyatının bu büyük temsilcisi, aslında çağdaş yazarları, özellikle korku edebiyatının önemli temsilcilerini de etkilemiştir. Korku edebiyatına ta Stephen King'e kadar uzanacak bir yenilik getirmiştir Poe. O yıllarda Amerika'da korku öyküleri çok modaydı. Ama onun vampir ve canavarlar ile işi yoktu. Onun öykülerindeki sıradışılık, karakterlerin iç dünyalarından kaynaklanıyordu.
Edgar Allan Poe (1809-1849), bu günün moda deyimi ile tam bir "looser", yani "kaybedendi". Alkolik babasını daha iki yaşında kaybetmiş, ailesi dağılmış, öksüz olarak başka bir ailenin yanına verilmişti. Ama hiç mutlu olamamıştı hayatı boyunca. Sevdiklerinin önemli bir kısımını o zamanların en öldürücü hastalığı olan veremden kaybetmişti. Kırk yıllık çileli, mutsuz bir hayat, fırtınalı duygular, içki, uyuşturucu, gerçek bir dehaya uygun çıkışlar. İşte Poe'nun hayatı böyle geçmiş. Çok sevdiği karısı evde hasta. Yakacak odun yok. Yiyecek, ilaç lazım. O sıra şu anda çok meşhur olan eseri "Kuzgun"u yazıp bitirmiş Poe. Sonra eline şiiri almış, ümidi yitik bir şekilde dergi ve gazeteleri dolaşmaya başlamış. Kimse birşey anlamamış bu şiirden. Boş gözlerle bakmışlar Poe'ya. Son uğradığı yayınevinde acımışlar haline. Çalışanlar aralarında birkaç dolar toplamışlar. Arkasından koşarak vermişler. Kolu kanadı dolu bir şekilde eve sevinçle gelmiş. Ama heyhat, çok sevdiği karısını çoktan ölmüş bulmuş.
Daha sonra vermiş içkiye kendini. İçmiş, sürekli içmiş. Bir kış sabahı meyhanelerden birisinin kapısının önünde gizemli bir şekilde ölü bulmuşlar yazarı.
En çok etkilediği yazarlardan birisi olan Charles Baudelaire, "Ne kadar içler acısı bir trajedidir Edgar Allan Poe'nun hayatı" diye haykırmış. "Amerika Birleşik Devletlerinin Poe için geniş bir hapishane olduğunu, daha temiz kokan bir dünyada nefes alabilmek için yaratılan varlığının ateşli çırpınışları içinde arşınlıyordu hapishanesini" diyecekti Baudelaire, Poe için.
Yaratıcılık zor bir iş. Bu nedenle sanat ve sanatkarları iyi anlamak ve takdir etmek gerekmektedir. Devrimci düşüncelerin peşinden koşan herkesin, öncelikle sanatı, edebiyatı iyi anlaması ve okuması gerekmektedir. Bu durum siyasetçiler için de böyledir. Politikanın ve siyaset biliminin içinde olan kişilerin çoğu küçümser edebiyatı. Küçümsemezse bile vakti olmadığından dem vurur edebiyatla ilgilenmemek için. Halbuki insanı ve toplumu anlamanın yoludur edebiyat. Bu nedenle gençleri teşvik etmek lazım edebi eserleri okumaları için.
Poe'nun Kuzgun'u ilginç bir eser. Düşündürücü. Aslında tuhaf ve hayali bir eser bu şiir. Ayrıca oldukça ürkütücü. Ruhunuzdan bir parça buluyorsunuz bu eseri okurken. Karamsar bir eser gibi düşünmenize karşın, her okuduğunuzda değişik bir yönünü görüyorsunuz. Tekrar, tekrar okumak istiyorsunuz. Üzerinden yaklaşık 170 yıl geçmesine karşın, Gotik edebiyatın en önemli eserlerinden birisi sayılmasının nedeni bu olsa gerek.
Öyküler ve şiirler yazmış Poe. En ünlü eserleri Dedektif Auguste Dupin Öyküleri, Oval Portre, Morgue Sokağı Cinayeti, Usher Evinin Çöküşü, Altın Böcek, Kızıl Ölümün Maskesi'dir. Ayrıca birçok şiiri de bulunmaktadır.
Yazımı yine Edgar Allan Poe'nun ünlü şiiri "Annabel Lee" ile bitirmek istiyorum. Bu şiir, umudu ve aşkı anlatmasına karşın, içine ölümü de ustaca serpiştirmiş yazar. Kim bilir ne düşünüyordu bu şiiri yazarken. Bu eser için Poe'nun yazdığı son büyük şiir denilmekte. Ölümünden hemen sonra, yani 1949 yılında yayınlanmış. Bu şiirde genç bir kız ve ölümünü anlatıyor. Poe'nun ilk karısı ve kuzeni olan Virginia Clemm adına yazmış olabilir. Kız 13 yaşında iken Poe ona delice aşık olmuş ve evlenmişler. Ancak iki yıl sonra karısı veremden ölmüş. Belki de hala onu düşünüyordu bu şiiri yazarken. Melih Cevdet Anday'ın tercümesi ile aşağıda yazıyorum.
Yazımı yine Edgar Allan Poe'nun ünlü şiiri "Annabel Lee" ile bitirmek istiyorum. Bu şiir, umudu ve aşkı anlatmasına karşın, içine ölümü de ustaca serpiştirmiş yazar. Kim bilir ne düşünüyordu bu şiiri yazarken. Bu eser için Poe'nun yazdığı son büyük şiir denilmekte. Ölümünden hemen sonra, yani 1949 yılında yayınlanmış. Bu şiirde genç bir kız ve ölümünü anlatıyor. Poe'nun ilk karısı ve kuzeni olan Virginia Clemm adına yazmış olabilir. Kız 13 yaşında iken Poe ona delice aşık olmuş ve evlenmişler. Ancak iki yıl sonra karısı veremden ölmüş. Belki de hala onu düşünüyordu bu şiiri yazarken. Melih Cevdet Anday'ın tercümesi ile aşağıda yazıyorum.
Annabel Lee
Seneler, seneler evveldi;
Bir deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı, bileceksiniz
İsmi Annabel Lee,
Hiçbir şey düşünmezdi, sevilmekten
Sevmekten başka beni.
O çocuk ben çocuk, memleketimiz
O deniz ülkesiydi,
Sevdalı değil karasevdalıydık
Ben ve Annabel Lee;
Göklerde uçan melekler bile
Kıskanırdı bizi.
Bir gün işte bu yüzden göze geldi,
O deniz ülkesinde,
Üşüdü rüzgarından bir bulutun
Güzelim Annabel Lee;
Götürdüler el üstünde
Koyup gittiler beni,
Mezarı oradadır şimdi,
O deniz ülkesinde,
Biz daha bahtiyardık meleklerden.
Onlar kıskandı bizi,
Evet! bu yüzden (şahidimdir herkes
Ve o deniz ülkesi)
Bir gece bulutun rüzgarından
Üşüdü gitti Annabel Lee
Sevdadan yana, kim olursa olsun, yaşça başça ileri
Geçemezlerdi bizi;
Ne yedi kat gökdeki melekler,
Ne deniz dibi cinleri,
Hiçbiri ayıramaz beni senden
Güzelim Annabel Lee.
Ay gelip ışır hayalin eşirir
Güzelim Annabel Lee;
Bu yıldızlar gözlerin gibi parlar
Güzelim Annabel Lee;
Orda gecelerim, uzanır beklerim
Sevgilim, sevgilim, hayatım, gelinim
O azgın sahildeki,
Yattığın yerde seni.
Sevdadan yana, kim olursa olsun, yaşça başça ileri
Geçemezlerdi bizi;
Ne yedi kat gökdeki melekler,
Ne deniz dibi cinleri,
Hiçbiri ayıramaz beni senden
Güzelim Annabel Lee.
Ay gelip ışır hayalin eşirir
Güzelim Annabel Lee;
Bu yıldızlar gözlerin gibi parlar
Güzelim Annabel Lee;
Orda gecelerim, uzanır beklerim
Sevgilim, sevgilim, hayatım, gelinim
O azgın sahildeki,
Yattığın yerde seni.
Kaynak
Bir Gün Bir Issız Adaya Düşerseniz. 1. Cilt. Yazar Tarık Dursun K. Bulut Yayınları. 2005
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder