Piyano tuşlu, yani klavyeli çalgıların geçirdiği evrimin en üst aşamasında yer alır. Klavyeli çalgılar, müzik dünyasında 14.yüzyıldan itibaren geliştirilmeye başlandı ve 19.yüzyılda doruk noktasına ulaştı. Bu süre içerisinde piyano basit bir kutudan, kuyruklu piyanoya kadar büyük bir evrim geçirdi.
Bugün piyano yedi buçuk oktavı geçen ses aralığı, her türlü ayrıntıyı veren ses yapısı ile bir orkestra görevi yapabilecek kapasitede bir çalgıdır. Bu anlamda bestecilerin, müzik eğitimcilerinin, icracıların vazgeçemedikleri tek kişilik, tek aletlik orkestra olarak çok önemli bir işlevi vardır. Bu nedenle piyanonun icadı müziğe devrim niteliğinde bir katkı yapmıştır. Bugün milyonlarca evde piyano vardır ve birçok insan müziği piyano ile öğrenmektedir.
Peki piyanonun devrimler ile ilişkisi var mıdır? Evet vardır. 1789 Fransız İhtilalinden sonra Avrupayı saran devrim dalgasından birçok besteci etkilenmiş ve besteledikleri eserlerinde piyanoyu birçok kez kullanmışlardır. Bu anlamda en önemli bestecilerin başında Ludwig van Beethoven gelmektedir. İhtilal sonrası dönemde çok güzel piyano eserleri bestelemiş, devrimin ruhunu ve ilkelerini bu eserlerine yansıtmıştır. Beethoven, eserlerindeki özgür anlatımla sınırları zorlayarak topluma çok güçlü mesajlar vermiştir. Büyük besteci aynı zamanda Mozart gibi usta bir piyanistti. Bu özelliği nedeniyle de Viyana'da kısa zamanda çok tanınmış, özel konserlerin vazgeçilmez virtüözleri arasında yer almıştır. Dönemin koşullarına uygun olarak piyano eserlerine çok önem vermişti. Bir kısım yapıtları, piyano konçertoları, viyolonsel sonatı, temelini Fransız Devriminin ilkelerinden alan, insanoğlunun iyiliğine ve ilerleyeceğine duyulan açık güvenin ilanıdır. O dönemin açık gerçekliği feodalizmin çatırdamakta oluşu, burjuva demokrasisinin zaferleri, bireyin kölelikten kurtuluşuydu. Beethoven eserlerinde, doğmakta olan devrimin ilkelerini yansıtmanın yanında, ilerleme uğrunda verilen mücadeledeki kayıpların bilinci ile derin acıları ve trajik duyguları da dile getirdi. Bu anlamda piyano ve orkestrayı büyük ölçüde kullanarak, çağımıza uzanan ünlü eserlerini besteledi.
Beethoven'in piyanodaki ustalığı, onun tarihe geçen ünlü bir sözü söylemesine neden olmuştur. Bu olayı Mehmet Kaygısız'dan alıntılayarak anlatmak istiyorum.
Beethoven, yakın dostu Prens Lichnowsky'nin sarayında kalmakta ve piyano konserleri vermekteydi. Viyana'yı işgal eden Napolyon Ordusunun subayları, ünlü Beethoven'i dinlemek için Prens'in sarayına geldiler. Bunu öğrenen Beethoven, Prens'e çalmaktan vazgeçtiğini bildirdi. Ünlü bestecinin tavrından telaşlanan Prens, Beethoven'i tehdit ederek, "Konuklarımın huzurunda piyano çalmazsan seni savaş esiri olarak şatoda hapsederim" dedi. Ama Beethoven onu dinlemedi ve sarayı tek etti. Evinde bulunan sevgili dostunun büstünü yere savurarak kırdı ve aşağıdaki ünlü sözleri içeren bir mektubu Prens'e gönderdi.
"Prens, sen bugünkü halini doğuşuna ve şansına borçlusun, ben ise kendi kendimi yetiştirdim. Bugüne kadar binlerce prens geldi geçti. Bundan sonra da binlercesi yaşayacak. Fakat yeryüzünde sadece bir tek Beethoven vardır."
İşte Beethoven böyle bir adam. Doğaya aşık olan büyük besteci, uzun yürüyüşler yaparak düşüncelerini toparlar ve eserlerine ilham kaynağı bulurdu. İşte şimdi ayışığını anlattığı ünlü piyano sonatını dinleyerek analım besteciyi. Lütfen tıklayınız
Yine devrimden sonra yetişen ve genç yaşta ölen Franz Schubert, ünlü liedlerinde piyanoyu eşlik çalgısı olarak kullanmış ve bu türün en güzel örneklerini vermiştir. Bu anlamda da piyano devrimci bir işlev görmüştür. Hadi gelin Schubert'in ünlü liedlerinden birisini piyano eşliğinde Barbara Bonney'in sesinden dinleyelim. Tıklayınız...
Piyano denilince en çok akla gelen besteci Frederick Chopin'dir. Mehmet Kaygısız'ın anlattığı gibi, Chopin denildiği zaman üç şey akla gelir: Piyano, duygu ve yurt sevgisi. Genç yaşta ölen Chopin'in hayatı gerçekten de dram ve hüzün ile doludur. Chopin, bir piyano bestecisi ve virtüözüydü. Piyanoyu o şekilde kullandı ki, o güne değin hiç kimsenin elde edemediği seslere ve anlatıma ulaştı. Onun müziğinde hem şiir ve hem de felsefe vardır. Eserleri hüzün doludur, hasret doludur, öfke doludur.
1830-1848 arasında Avrupa'da gerçek bir gericilik hakimdi. Adeta kölelik düzeni geri gelmişti. Ama 1848 devrimleri Avrupa'yı baştan sona silkeledi. İnsanlık tarihi ayrı bir gücün, halkın, işçilerin, gericiliğe karşı başkaldırısına şahit oldu. 1848 devrimleri iktidarları değiştirmediyse bile, büyük sarsıntılara yol açtı ve halk birçok kazanım elde etti. 1848 yılına gelene kadar halkların üzerine büyük bir karamsarlık çökmüştü. İşte bu karamsarlığın etkisinde kalan birçok besteci, büyük soluklu eserler bestelemekten ziyade, küçük parçalara yöneldiler. Bunun en önemli nedenlerinden birisi de yönetici çevrelerin ve feodallerin gericiliği, zorbalığı ve baskısıydı. İşte Chopin'de bu nedenle ait olduğu halkın, Polonyanın ezgilerinden esinlendiği küçük parçalar besteledi. Bu nedenle piyanoyu konuşan bir araç olarak kullandı. İnsana dair ne varsa piyano ile söylemeye çalıştı. Kaygısız'ın dediği gibi, onun eserleri müzikte diyalektiğin karşılığıydı. Ama Hegel'in diyalektiği gibi "Ayakları üzerine oturmamış diyalektik!"
İşte piyano böyle bir çalgıdır. Tutkuların, erotizmin çalgısı olabildiği gibi, devrimin de çalgısı olabilmektedir. Yazıyı bitirirken Chopin'in Piyanist filminde çalınan ünlü eserini dinleyelim.Tıklayınız...
Kaynaklar:
- Müzik Tarihi. Başlangıcından Günümüze Müziğin Evrimi. Yazar: Mehmet Kaygısız. Kaynak Yayınları 2004,
- Müzik Neyi anlatır. Yazar: Sidney Finkelstein. Tercüme: M.Halim Spatar. Kaynak Yayınları..2000
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder